14 Ağustos 2010 Cumartesi

Jonathan Strange ve Bay Norrell

 
 Bu yaz sicaginda ne okuyayim ne okuyayim derken bu kitap gecti elime...Bir kitap nerede ne yapiyor olursam olayim bitse de kitabima donsem dedirtiyorsa sahanedir. Bu da onlardan biri..Uzun uzun yazip paylasmak isterdim ama o kadar sicak ki kusura bakmayin ugrasamiyciiiim..O yuzden kitapla ilgili buldugum bir yaziyi paylasiyorum. Bu arada nerden buldugumu da soyleyeyim ki benim gibi kitap bulma konusunda sikinti yasayanlar belki basvurabilirler. Bu sitede herkes okudugu kitap hakkinda bilgi veriyor, yorumlar yapiyor. Bir nevi kitap elestirmenligi.. Tanimadigim insanin okudugu kitaptan, yorumlarindan bana ne diyebilirsiniz. O da sizin bileceginiz is. Benden paylasmasi..


http://www.neokudum.com/ 




 jonathan_strange12 
















“İngiltere’ye iki büyücü gelecek
İlki benden korkacak, ikincisi beni görme özlemiyle yanacak,
İlkini hırsızlar ve katiller yönetecek, ikincisi kendi yıkımında suç ortağı olacak,
İlki kalbini karanlık bir ormanda karlar altına gömecek ama yine de sızladığını hissedecek,
İkincisi en değerli varlığını düşmanının elinde görecek…
İlki hayatını yalnız geçirecek, kendi kendisinin gardiyanı olacak,
İkincisi ıssız yollarda yürüyecek, başında fırtına, yüksek bir tepede karanlık bir kule arayacak…”


Kitabı keşfetmem, Neil Gaiman sayesinde oldu. Neil Gaiman “Jonathan Strange ve Bay Norrel hic kuşkusuz İngiliz fantastik romanının son yetmiş yılda yazılmış en mükemmel örneği…” diyerek selamlamış kitabı. Bana da okumak kaldı elbette. (Neil Gaiman asla göz ardı edemeyeceğim isimlerden biri ve bunu söylerken İngiliz fantastik romanı ile İngiltere’de yazılmış fantastik romanı birbirinden ayırdığını belirtmek isterim. Yüzüklerin Efendisi gibi son derece başarılı epik fantastik anlatıları, bunlar İngiltere’de yazılmışsa da “İngiliz” fantastik romanı kabul etmiyor. Çünkü Yüzüklerin Efendisi’nde olaylar İngiltere’ye özgü bir gerçeklikte değil, bildik dünyamızdan tamamen ayrı bir kurgusal gerçeklikte cereyan etmektedir- aman ha)
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Kitabı çok çok beğendim. Çok iyi kurgu, çok iyi edebiyat.
Büyücülerimizden biri Bay Norrell yalnız yaşayan, kitaplarıyla nefes alan, ülkedeki tüm büyü kitaplarını toplayıp, sadece kendine saklayan biri. İngiltere’nin o eski büyülü günlerine dönme amacını bu şekilde gerçekleştirmeyi umuyor. Ülkede hiç büyü yapamadığı halde kendine büyücü diyen, büyücülüğü sadece büyücülük tarihini çok iyi bilmek şeklinde algılayan bir sürü insan var. (Siz de bir paralellik buldunuz mu bizim memleketle?)
Norrell’in ülkedeki tek büyücü olarak kalmak için yaptığı plan işliyor ve Bay Norrel en büyük büyücü olarak kabul ve saygı görüp Londra’ya geliyor. Zaman savaş zamanı. İngiltere Fransa ile savaş halinde ve Bay Norrel Hükümetle çalışmaya başlıyor.
Jonathan Strange ise, çok zengin bir babanın, hiç bir iş yapmayan, deyim yerindeyse ayran gönüllü oğlu. Babasının ölümünden sonra, sevdiği kızı babasından istemeye giderken, yolda karşılaştığı biri Jonathan’ın bir büyücü olduğunu ve onunla ilgili bir kehanet olduğunu söylüyor. Sevdiği kızın babası, ne iş yaptığını sorunca da “büyücüyüm” deyiveriyor Jonathan ve olaylar sonucunda da gerçekten bir büyücü olduğu ortaya çıkıyor. Üstelik onun büyücülüğü kitaplardan öğrenilmiş bir büyücülük de değil.
Yazar hem kadın hem İngiliz olduğu için mis gibi ironi kokuyor zaten.
Kadınları seviyorum, romancıları seviyorum, kadın romancıları daha çok seviyorumJ
Roman yazarının kadın olduğu, sonlara doğru daha da belli oluyor ama spoiler vermemek adına bu kadarını söyleyip geçiyorum. (ille de bir not: Fransız Teğmenin Kadını tadını aldığım yerler oldu)
Öyle cümleler var ki, bir durup cümlenin tadını çıkartmak istiyorsun, kitabı ve gözünü kapayıp, “çok iyi beee” deyip devam ediyorsun.
Sık sık müstehzi sırıtmalar, arada kahkahalar eşliğinde okudum. Gerçek kişileri de roman kahramanı yapmış, misal Lord Byron, çok yakışmış ruhuna. Kitapta sık sık dipnotlar konulmuş. Hayali zamanlara, hayali yerler ve kişilere dair açıklamalar. Her bir dipnottan bu kalınlıkta birer roman çıkarmış. Çok incelikli, çok emekli.
Karakterler gayet oturmuş, üzerlerinde çalışılmış olduğu belli.Karton tipler değil yani. Sadece biraz İngilizler o kadar :P
Bittiğinde tadı damağında kalıyor ama bütünlüklü bitiyor, hiç soru bırakmıyor kafanda.
Kitabın belki de tek açmazı kalınlığı ve boyutları. İşe gidip gelirken okunması oldukça zor. Özellikle benim gibi 3 vasıta ile gidip geliyor ve zaman zaman ayakta kalıyorsanız. Ama güzel bir haberim var. Kitabın 2 tane kapağı var. Üst kapak (beyaz) çıkartılıp, okunduktan sonra tekrar takılırsa (bayram kıyafetlerinin bayrama kadar giyilmemesi misali) bittikten sonra temiz temiz kütüphanenizin en sevdiğiniz kitaplar rafına yerleşebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder