6 Kasım 2010 Cumartesi

ZAMANDA YOLCULUK (ANTALYA)

               Yaşadığım iki şehir var: İstanbul ve Antalya. İkisini de hem çok seviyorum hem nefret ediyorum. Birinde yaşarken hep diğerini özlüyorum. İkisinin ortası bir şehir olsa da orada yaşasam. Sanırım o şehir İzmir. Bakalım hayat ne gösterecek?
               Antalya ya 1992 yılında Akdeniz Üniversitesini kazandığımda gittim. Okulu gidip görene kadar duyduklarım muhteşemdi. Diyorlardı ki "Ooooo çok şanslısın. Okul denizin kenarında. Dersten çık denize gir. Hava hep sıcak, kışı yaşamazsın." Vay be diyodum iyi yere tezgah açtık :) Sonra lisede birlikte okuduğumuz ve aynı üniversiteyi kazanan bir arkadaşımla  kayıt için Antalya ya geldik. Hava sıcak, şehir turist dolu. Bizde bir heyecan...Kaydolalım da bir an önce şahane hayatımız başlasın!!! Sonra kaydolalım derken kaybolduk. Çünkü Fransızları aratmayan sevgili Antalya halkı bizi okul diye şehrin öte yakasına, sonra bir diğer yakasına gönderip durdu.
.........veeeeeeeeeeeeeee ilk hayal kırıklığımız bomba gibi patladı!!! Üniversite denilen yer tavuk çiftliğinden bozma prefabrik evlerin bulunduğu köy ilkokulundan hallice bir yer! Aktiviteden aktiviteye etkinlikten etkinliğe koşturacağımı hayal ettiğim kampüs, birkaç kulübe ve derme çatma bir kantinden ibaret!!! o la la!!! Bilmem kaç yıl sonra yağan kar da cabası!!!
                     Yıllar içinde biz büyüdük, okul gelişti, şehir değişti, herşey geçti hayat kaldı. Bir de tüm o yokluklara, hayal kırıklıklarına rağmen yaşadığımız en eğlenceli günler...

Bu hafta, yazın yapamadığımız tatili rötarlı da olsa gerçekleştirmek için Antalya ya geldik. Ve ben yaşadığımız yerlerin, benim için Antalya yı Antalya yapan şeylerin fotoğraflarını çekmek istedim. Örneğin:




Işıklar daki bu ev (Yukarda görünen apartmanın en üst katı) en sevdiğim arkadaşlarımın kaldığı öğrenci eviydi. Normal şartlarda 3 arkadaşın paylaştığı bu ev, çoğu zaman yiyen içen, yatan kalkan insanları, evsahiplerinin bile tanımadığı kadar kalabalık grupları ağırlayabilme özelliğine sahipti. Sabahlara kadar muhabbet edip güldüğümüz, komün halinde yaşamanın keyfini de derdini de yaşadığımız, geriye dönüp baktığımızda en saf en çocuk halimizi yaşadığımızı düşündüğümüz muhteşem günlerdi.

Işıklar-Öğretmen evinin tam karşısındaki ev, hepimizin sadece buluşma noktası değil neredeyse Üniversite hayatımızın merkeziydi. Hayata dair ne öğrendiysek okulda değil, orada öğrendik çünkü! Ben şahsen bugün,  okulda öğretilen hiçbir şeyi hatırlamadığımı itiraf edebilirim. Yazarken tuşları havalarda uçuşan antika makinelerle verilen daktilo derslerini hatırlamak da istemiyorum zaten!

Eskiden Karaoğlan Parkının önünde bulunan ve "Yengen" in kralını yapan Evren Büfe şimdi aynı apartmanın altına taşınmış tesadüf.

Derhal anılardan mideye geçiş yaptı tabii yengenler :))))

Karaoğlan Parkı da zaman zaman yürüyüşler yaptığımız, manzarasından keyif aldığımız Antalya denince akla gelen demirbaşlardan biri bizim için :)





                             Bu arada parkta karşılaştığımız bu eser bizi ziyadesiyle şaşırtıp mutlu etti :)


Kaleiçi de bizim ve tabii ki Antalya da yaşayan herkes için büyülü ve ne olursa olsun hep sevilecek yerlerden biri. Ben 92 de Antalya ya gittiğim zaman turist kaynıyordu. Sokaklar, oteller, pansiyonlar, barlar, restaurantlar her zaman capcanlı ve kalabalıktı. Sonradan gördük ki saltanatının son yıllarıymış. Türlü nedenlerle (ki ben en büyük payı turisti soyup soğana çevirmekten utanmayan, turizm in T sinden anlamayan, açgözlü, neredeyse vatan haini işletmecilere ve satıcılara veriyorum) elini eteğini çeken yabancılardan sonra Kaleiçi, çekimler bitince terkedilmiş hüzünlü bir film stüdyosuna döndü. Geceleri karanlık sokaklarda yürürken ayak seslerimiz yankılanır, biri bizi izliyormuş hissiyle üç buçuk atardık. Şimdilerde tekrar canlanıyor gibi gözüküyor. Umarım hakettiği ilgiyi tekrar görür ve bu sefer yaşayan ve ekmeklerini buradan kazanan insanlar ona ihanet etmezler..










Kokusunu nerede duyarsam duyayım bana Antalya yı hatırlatan güzel çiçekler...



Kaderine terkedilmiş Kaleiçi evlerinden biri...çok hüzünlü değil mi, bana mı öyle geliyor?




 Kırkmerdiven

92 yılında burada Woodstock Bar vardı. Ne zaman açılmıştı, ne zaman kapandı tam tarihlerini bilmiyorum ama biz çok severdik.


ve tabii ki muhteşem dağlar..muhteşem gün doğuşu ...muhteşem gün batımı...


Tatil henüz bitmedi. Antalya nın benim için sözlük karşılığı olan fotoğrafları çekip eklemeye devam edeceğim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder