30 Ekim 2010 Cumartesi

Anneanne Aşkına...

Dün gece yatmaya hazırlanırken aklıma anneanneciğimin kahvaltı için yaptığı hamur kızartmaları geldi. Sabah ilk iş gidip hamur almalı dedim. (Gerçi O hamurunu da kendi açardı.)
Bugün güzel güneşli bir gün İstanbul'da. Günlerdir yağmurdan içimiz kararmıştı. Güzel güneşli bir günde nefis bir kahvaltı yaptık hamur kızartmalarıyla..



Gördüğünüz üzere çok başarılı şekiller yaratamadım. Onunkiler kadar lezzetli de olmadı. Ama inanılmaz iyi hissettirdi bana. Anneannemle ilgili herşeyin iyi hissettirdiği gibi..


Anneannem...

Ne güzel kadınmış değil mi? Tabii ben O nun bu halini hatırlamıyorum.


Hafızamda anneannem daha çok böyle... 


ve hafızamda anneannem pazar günleri yatılı okula dönmek istemediğim için kucağında ağladığım, benimle birlikte ağlayan dünya tatlısı kadın...
okula giderken benim için dünyanın en güzel kurabiyelerini, böreklerini pişirip yanıma koyan, okul dönüşünde sevdiğim yemekleri kuzinenin üzerine sıralayan kadın...
Her cuma okul dönüşünde Mavi Ay'ı seyrederken uyuyakaldığımda, kuzinenin sönmek üzere olan korları üzerinde benim için süt kaynatan kadın...
Birlikte uyuduğum, sımsıkı sarılırken elimi kaldırıp kendi kendime "Bak anneannen bir gün öldüğünde elin böyle havada asılı kalacak, onu hissedemeyeceksin" diye eziyet edip usul usul ağladığım kadın...
Evci çıktığım hafta sonu kuruş param kalmamışken galata köprüsündeki balık ekmekçilere yalvaracak noktada  açlıktan kıvranıp, eve geldiğimde tepeleme balık kızartması bulduğum, bana cennetin dünyada yaşandığını öğreten kadın...
(şu an son sigarayı içtim sanıp kriz içinde kıvranırken hatta söndürdüğüm izmariti tek bir fırt için yakmaya kalkmışken paketin içinde bir tane daha sigara buldum ve bunu bile anneanneme bağlıyorum :) 
Hastalandığımda başımda bekleyen, çorbamı bebek gibi kaşık kaşık içiren, buna rağmen her bakkala git dediğinde ortalığı ayağa kaldıran bana tahammül eden kadın...
Uluorta şarkı söylemeyen, kahkahalar atmayan hatta çok sevdiği Nur Yoldaş şarkısını mırıldanırken yakaladığımızda utanan bıd kadın...
Yaptığı tarhanaların kokusu aklımdan hiç çıkmayan, hamur çorbasını Onun gibi yapana bir daha hiç rastlamadığım, elbiselerimi diken, kazaklarımı ören on parmağında on marifet kadın...
O'ndan sonra hastalandığım zamanlarda kendimi dünyanın en yalnız en öksüz insanı hissetmeme yol açan şefkati tüm çocukluğumu sarmış iyileştirmiş kadın...
Çivitle elinde yıkadığı çamaşırların beyazlığına hiçbir teknolojinin erişemediği kadın...
Dışarı çıkarken her zaman tertemiz ve özenli giyinen, misafirlik için ayrı, hastane için ayrı, bayram için ayrı kıyafetleri her zaman hazır bulunan tertipli, görgülü muhteşem kadın...
Dedemin resimlerini, eşyalarını, yaptığı tabloları özenle saklayan, üzerlerine titreyen kadın...

Dedem

Ananişten sonra benim çocukluk sayfam kapandı. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Öylesine saf, karşılıksız, koşulsuz sevgiyi, sonsuz şefkati bir daha hiç kimsede yaşamadım. 
Nur içinde yat güzel anneannem...












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder